2 sonuçtan 1 ile 2 arası
  1. #1
    Senior Member kapriss - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.10.2006
    Mesajlar
    371
    Konular
    35
    Tecrübe Puanı
    0

    Küresel Isınma(dünya konusu gerçi ama...)

    KÜRESEL ISINMAYI GÖRMEZDEN GELMEYE HAKKIMIZ VAR MI?
    Bütün dünyada geçtiğimiz Ocak ayı tüm zamanların en sıcak Ocak ayı oldu.

    Sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başladığı 19. yüzyıldan bu yana bundan daha sıcak bir Ocak ayı yaşanmadığını dünya meteoroloji kuruluşları açıkladı. Ortalamada normalin yaklaşık yarım santigrad derece üzerindeki bu sıcaklık farkı bazı yerlerde normalin 4-5 derece üzerindeydi.

    Ama iklimin değiştiğini anlamak için artık ne yazık ki bu istatistiklere ihtiyacımız yok. Kışlıklarımızı dolaptan çıkarmaya pek de gerek duymadığımız, şemsiye kullanmadığımız, kar yağışının sadece bir göz kırpıp geçtiği tuhaf bir İstanbul kışı yaşıyoruz.

    Kuraklığın kapıda olduğu söyleniyor. İç Anadolu’daki, Göller Bölgesi’ndeki göllerimiz bir bir kuruyor, nehirlerin ve yeraltı su kaynaklarının seviyeleri düşüyor. Türkiye’yi besleyen ovalar kuraklık ve çölleşme tehdidi altında. Yaz aylarında yaşanan sıcak dalgaları binlerce insanın ölümüne neden oluyor. Beklenmedik yerlerde ve zamanlarda sel baskınları yaşıyoruz.

    Pek çok kentte içme suyu sıkıntısı başladı bile. İstanbul’un da su sıkıntısı çekmeye başlaması an meselesi. İstanbul’a su sağlayan barajlarda geçen sene %94 olan doluluk oranı %55’e düşmüş. Şu anda 8 aylık suyumuz olduğu, yağış olduğu takdirde korkulacak bir şey olmadığı söyleniyor. Ama ya kar ve yağmur yağmamaya devam ederse?

    Her yıl biraz daha sıcak!
    Her yıl biraz daha sıcak!
    Küresel ısınma artık uzaktaki bir tehdit değil, varlığı ya da nedeni hakkında tartışılacak bir olgu da değil. Dünyanın en saygın bilim kuruluşlarının, ne kadar yaşamsal bir sorun olduğu konusunda ağız birliği ettiği, nedeni kanıtlanmış, etkileri bütün dünyada yaşanmaya başlamış en büyük ekolojik felaketten söz ediyoruz.

    Son yirmi yıldır her geçen yıl dünyanın ortalama sıcaklığı yeni bir rekor kırıyor. 2006 yılı tüm zamanların en sıcak beşinci yılı olmuştu. Peki tüm zamanların en sıcak yılları sıralamasını biliyor musunuz? NASA’ya göre sıralama şöyle: 2005, 1998, 2002, 2003 ve 2006. Yani hepsi son 10 yıla sığıyor. Üstelik muhtemelen 2007 tüm rekorları kıracak. Küresel ısınma büyük bir hızla sürüyor.

    Yirminci yüzyılın başından beri dünyanın ortalama sıcaklık artışı yaklaşık 0,8 derece. Bu miktar size az gelmesin. Ortalama 0,8 derece, bazı yerlerde 2, bazı yerlerde 4 derece, bazı yerlerde daha az demek. Üstelik küresel ısınmayı durduramazsak bu artışın çok uzun bir süre geçmeden 2 dereceye ulaşacağını, hatta bu yüzyılın sonuna kadar 6 dereceyi geçebileceğini dünya bilim insanlarının ortak paneli olan IPCC söylüyor.

    Eğer hemen adım atmazsak geri dönüşü mümkün olmayan bu sıcaklık artışları sonucunda dünya yüzbinlerce yıldır olmadığı kadar sıcak bir gezegen olacak. İnsan türünün olmadığı zamanlarda bu sıcaklıklara ulaşmıştı yeryüzü. Ama insan ve başka pek çok tür acaba bu sıcaklıklarda yaşamını sürdürebilecek mi? Bunu kimse bilmiyor. Çünkü o zaman başka, bambaşka bir gezegende yaşıyor olacağız. Neler olacağını kimse tahmin edemiyor.

    En önemli neden petrol, kömür, daha fazla tüketim
    Küresel ısınmanın nedenini kavramak aslında çok basit. Sera gazlarının dünyanın üzerinde oluşturduğu katman kalınlaşıyor ve yeryüzü sıcaklığı artıyor. En önemli sera gazı olan karbondioksitin başlıca kaynağı fosil yakıtlar, yani petrol, kömür, doğalgaz. Endüstriyel sistemi ve modern hayat tarzımızı oluşturan her şey bu fosil yakıtlara bağımlı hale gelmiş durumda.

    Elektrik üretmek için kömür ve doğalgaz, arabaları, otobüsleri, uçakları çalıştırmak için petrol, hayatımızı kuşatan sanayi ürünlerini ve sentetik maddeleri üretmek için yine petrol kullanıyoruz. Kullanılan her parça fosil yakıt atmosferdeki karbondioksit miktarını arttırıyor. 1750’den, yani sanayi devri başladığından bu yana atmosfere 300 milyar ton karbondioksit eklemişiz, üstelik bunun yarısını 1970’den bu yana salmışız. Yani her yıl giderek çok daha fazla sera gazı üretiyoruz.

    Karbonsioksiti bir kez atmosfere saldığınız zaman atmosferde 100 yıl kalabiliyor. Üstelik karbondioksit emme gücüne sahip ormanları hızla yok ediyoruz. Dünyanın akciğerlerini, karbondioksit temizleme mekanizmasını daha fazla kent, daha fazla sanayi ve tarım alanı, daha fazla kereste için yok ediyoruz. Ürettiğimiz atıkların çürümesinden kaynaklanan metan da ayrı bir sera gazı.

    Sonuçta her geçen yıl daha fazla sera gazı üretiyor, biraz daha sıcak bir dünya yaratıyoruz. Bir gün gelip de üzerinde yaşayamayacağımız bir gezegene doğru gitmemizin sorumluluğu tamamen bizim üzerimizde. Herşeyi, bu arada doğayı da hızla tüketerek bu sorumluluğu taşıyoruz.

    Küresel ısınma konusunda söz sahibi olan, dünyanın en büyük iklim bilimcisi James Hansen, eğer hemen adım atmaz, sera gazı üretimini hızla düşürecek önlemleri almazsak 10 yıl sonra eşiği aşacağımızı ve o zaman geri dönüş şansı kalmayacağını söylüyor. On yıl sonra kaç yaşında olacaksınız? Eşiniz, sevgiliniz, çocuğunuz, torununuz kaç yaşında olacak? On yıl sonra uyanıp adım atmak için geç olursa çocuklarımıza ne diyeceğiz?

    Hemen ve şimdi!
    Küresel ısınmayı durdurmak için hemen bugün adım atmak zorundayız. Bilim insanları sera gazı salımlarını 2030’a kadar %60, 2050’ye kadar %80 (Batı ülkeleri için %95) kesmek zorunda olduğumuzu söylüyorlar. Oysa bu hedeflerin çok azını öngören, çok yetersiz Kyoto Protokolü’nü bile çoğu ülke uygulamıyor ya da ABD örneğindeki gibi imzalamıyorlar (ki ABD tüm sera gazlarının dörtte birini tek başına üretiyor).

    Türkiye de dünyanın en fazla sera gazı üreten 13. ülkesi olmasına rağmen Kyoto’yu imzalamıyor.

    Hemen, şimdi bir adım atmak zorundayız. Önce hükümetler enerji, ulaşım ve sanayi politikalarını değiştirmeli. Rüzgar ve güneş gibi temiz enerjilere geçmek, daha az tüketmek, toplu ulaşım ve ekolojik bir yaşam dünyanın geleceğini kurtarabilir. Türkiye de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek, kuraklık ve susuzluğa karşı gerekli önlemleri almak ve küresel ısınmanın ciddiyetinin farkında olduğunu kanıtlamak için bir an önce Kyoto’yu imzalamak zorunda.

    Biz ne yapabiliriz?
    Biz ne yapabiliriz diye soran herkes kendi yaşamında daha az elektrik ve su harcayarak, evlerinde ısı yalıtımı yaparak, daha az araba kullanarak, daha az seyahat ederek, elektriği ve benzini daha verimli kullanan araçları tercih ederek kendi sorumluluğunu yerine getirebilir. Ülkesine sorumluluğunu hatırlatmak için de Türkiye Kyoto’yu İmzala! kampanyasına destek verebilir. Bunun için [size=10pt]www.kyotoyuimzala.com [/size] adresini ziyaret edebilirsiniz.

    Hepimiz üzerimize düşeni yaparsak küresel ısınmayı en azından yavaşlatabiliriz. Üzerinde yaşayacağımız bir dünyanın gelecekte de varolmasını sağlayabiliriz. Daha da geç olmadan!

    Kendimiz, sevdiklerimiz, çocuklarımız ve diğer canlılar için...

    Küresel ısınmayı görmezden gelmeye devam etme hakkımız var mı?

    Dr. Ümit Şahin

    Yeşiller İklim Değişikliği Sözcüsü



  2. #2
    Senior Member kapriss - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.10.2006
    Mesajlar
    371
    Konular
    35
    Tecrübe Puanı
    0

    Ynt: Küresel Isınma(dünya konusu gerçi ama...)

    Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Raporu (IPCC), küresel ısınmanın son 50 yılda % 90 oranında insan eliyle arttığını ve asırlarca süreceğini resmen ilan etti. Rapora göre, sera gazlarından biri olan karbondioksitin küresel düzeydeki artışı büyük ölçüde fosil yakıt (petrol, petrol türevleri,doğalgaz ve kömür) kullanımından ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanıyor. Metan ve diazot mono oksit(N20) oranlarındaki değişimlerin kaynağı da yine tarımsal faaliyetler.

    ABD, Rusya ve Japonya Atmosferi En Çok Kirleten Üç Ülke .
    Uzmanlar, küresel ısınmanın etkilerinin asırlarca süreceğini kaydediyorlar. Ama mücadele için kararlı olursak ve harekete geçersek, bu etkiyi azaltabilir, en aza indirgeyebiliriz. IPCC Raporu’na göre, karbondioksit sera etkisine neden olan en etkin gazdır. Eğer topraklarımızı doğru yöntemlerle işler ve akılcı kullanırsak hem sera etkisi yaratan bu gazın azalmasını hem de organik karbon tutulmasını sağlayarak toprağın verimini arttırırız.

    Topraktaki Organik Karbonu Yöneterek, Toprağın Verimini Arttırabilir, Küresel Isınmanın Etkilerini Azaltabiliriz. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde toprağın tarımsal üretkenliğinin azalması tarım, mera, orman vb alanların amacı dışında kullanılarak kısmen insan etkili toprak kalitesi kaybına neden olmaktadır. Toprak kalitesi ve tarımsal verimlilik arasındaki pozitif ilişki aynı şekilde toprak organik karbonu ve toprak kalitesi arasında da mevcuttur. Dolayısıyla devam eden bozunma süreci toprak kalitesini azaltmaktadır. Bozulan ekosistem ve tarımsal topraktaki organik karbon da çözünerek CO2 ve CH4 formunda atmosfere salınmakta ve iklim değişikliği nedenleri arasında yer almaktadır.

    TEMA Diyor ki; Küresel Isınmaya Karşı Mücadelede Çaresiz Değiliz
    TEMA Vakfı, Dünyaca kabul edilen bilimsel veriler ve toprak konusundaki 15 yıllık bilgi ve deneyimleri ışığında; toprakların doğru ve verimli kullanılarak toprakta organik karbon oluşumunun ve tutulmasının arttırılmasının, küresel ısınma, açlık, erozyon, çölleşme, ormansızlaşma ve tarım alanı kaybı gibi sorunların çözümü için atılacak büyük bir adım olduğu değerlendirmektedir.

    Toprakta organik karbon tutulması her yönüyle kazanç sağlayan bir süreçtir. Verimliliğini kaybetmiş toprakların rehabilitasyonundan, kaynağı belli olmayan kirliliğin azaltılarak yüzey, yer altı sularının temizlenmesi gibi yan faydalarla ekosistem kalitesinin yükseltilmesine ve fosil yakıt emisyonunu azaltarak atmosferdeki CO2 miktarının azaltılmasına kadar bir çok yönü vardır. Nitekim, yapılan bilimsel tespitler; toprak işleme yöntemleri, bitkilendirme, tarımsal ormancılık(ağaç tarımı) gibi uygulamalar ile hektar başına 1.3 tona kadar organik karbonun toprakta tutulmasının sağlanabildiğini göstermiştir.

    İnsan Neslinin Devamı İçin Kararı Biz Vereceğiz
    TEMA Vakfı; Tarım, Çevre ve Orman ile Enerji Bakanları’nın biraraya gelerek ortak eylem planı oluşturmasının olumlu bir gelişme olduğunu değerlendirmektedir. Ancak bu planda sivil toplum kuruluşlarının görüş ve çözüm önerileri de mutlaka yer almalıdır. Kaybedecek vakit yoktur. Karar vericilerin bu konuda sürdürülecek mücadeleyi kağıt üzerinde değil, bizzat uygulayarak gerçekleştirmesi gerekliliği kamuoyunun beklentisidir. Kararı bizim neslimiz alacaktır, ama bu karar bizden sonraki tüm insan neslinin devamlılığını belirleyecektir.

    Toprak Yoksa Hayat Yok...El Koyun; Türkiye Çöl Olmasın !..
    TEMA Vakfı, “Türkiye Çöl Olmasın!” sloganıyla başladığı ve “Toprak Yoksa Hayat Yok. El Koyun!” mesajı devam eden mücadelesine hız kesmeden sürdürüyor. Ülke genelinde başta halkımız, kurum ve kuruluşlar olmak üzere 300.000’ni aşkın TEMA Gönüllüsü ve Temsilcisi ile gerçekleştirilen çalışmalar, küresel ısınmanın etkilerinin azaltılması için ülkemizin yaptığı çalışmalara katkı sağlamaya devam edecektir.





 

 

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Konuyu Favori Sayfanıza Ekleyin

Konuyu Favori Sayfanıza Ekleyin

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •